Zanaatkâr Teknobaz
Geçmiş Yaramazlıklar
Zanaatkâr Teknobaz – 43. Bölüm:
Geçmiş Yaramazlıklar
“İmkânsız! Klaus, Niklas’ın oğlu olamaz,” diye Kilian’ın hareketini
reddetti Jezebel. Geçmiş deneyimlerini öğrendikten sonra, Kilian’ın neden bu
kadar tuhaf olduğunu anlamıştı. Ama sık sık bu mantığa katılsa da bu konuda
katılamazdı.
“Neden olmasın? Niklas von Skoll pek centilmen sayılmaz.
Hükümdârlığının ilk yıllarında estirdiği
terör hâlâ aristokrasinin aklında. Onun gibi bir adam Klaus’un var
olmasına asla tahammül etmez. Yine de on yıllardır onun büyümesini izliyordu.
Bunun yalnızca iki mantıklı açıklaması var. Klaus ya onun soyundan ya
da asla zarar veremeyeceği birinin. İkincisi seçeneği seçer miydin?” diye
karşılık verdi Kilian. Bu varsayım bir akıllı tahminden başka bir şey olmasa da
Arkadya’daki çoğu kişi bu düşünceye varmaya başlıyordu.
Niklas’ın kurnazlığı Korkunç İvan’ı bile sollardı. Elli yıl önce
Arkadya Prensi ve İlahi Şeref’in Büyük Üstadı’yken tüm toprakların insan
ırkının hakkı olduğunu iddia eden Niklas, doğu Arkadya’daki eldar kabilelerine
eşi benzeri görülmemiş bir savaş açtı ve “kutsal ırk” adına bir buçuk eldarlıyı
katletti.
Yedi Büyük Üstat’ın tamamının insan olmayanlara karşı savaş açma hakkı
vardı, bunu yapmak için imparatordan izin almalarına bile gerek yoktu. Ancak bu
hakkı nadiren kullanırlardı. Hatta Arkadya İmparatorluğu’nun 3000 yıllık
tarihinde bu hak yalnızca sekiz kez kullanılmıştı.
İnsanlar, eldarlara güvenmese de iki taraf nadiren çatışmaya girerdi.
Hatta imparatorluğun ilk yıllarında, insan ırkının büyü sanatı ve teknolojik
seviyesi henüz gelişmemişken, eldarlar çok yardımcı olmuşlardır. Bu yüzden
imparatorluk onları geçtikten sonra bile geçmişteki imparatorlar her zaman
eldarların varlığına tahammül etmişlerdir.
Niklas etmemişti. Bir taraftan eldarların katliamını asilleri
arındırmak için kullandı öte yandan eldarların kanını kristalleştirip onları
muazzam dra kaynaklarına çevirdi ve kadim hazinelerini soydu. Bu katliamdan
sonra önceki imparator ortadan kayboldu. Böyle bir adam Klaus’a nasıl tahammül
edebilirdi?
“Niklas sahip çıkan, kurnaz ve affetmez biri. Hadi diyelim ki Klaus
onun piç oğlu. Niklas, kocanın kim olduğu fark etmeksizin anneyi ve çocuğu
İmparatorluk Şehri’ne geri getirirdi. Ellediği bir kadının ulaşamayacağı bir
yerde olmasına asla ama asla izin vermezdi. Kendi etinden canından birini
başkasının yetiştirmesine izin vermek mi? Bu resmen imkânsız,” dedi Jezebel
başını şaşkınlık içinde sallayarak. Ama Kilian onun sözlerinden oldukça kafa
karıştırıcı bulduğu bir aşinalık seziyordu.
“İmparatoru gayet iyi anlıyor gibisin,” dedi Kilian ifadesiz bir ses
tonuyla. Sözleri yankılandığında Jezebel bir kaşını kaldırdı, kolunu omzuna
koydu ve “Ne oldu yoksa kıskandın mı?” diye fısıldadı.
Ne yazık ki Kilian’ın sonraki sözleri bütün beklentilerini paramparça
etti.
“Ben senin bağlı partnerinim ve şu anda kucağımda oturuyorsun. Zaten
keyfim yerine, neden kıskanacakmışım?” diye yanıt verdi. Jezebel gözlerini
devirdi, neden böyle bir şey sordum ki diye düşündü.
“140 yıl önce götüne dildolar sokardım,” dedi Jezebel omuz silkerek. Bu
sefer Kilian şaşkın şaşkın gözlerini kırptı.
“Gerçekten mi?”
“Çapkın yarimi kandıramam.”
“Adam Arkadya İmparatoru, beş milyar kişiye hükmediyor, insan ırkının
lideri ve sen adama ne yaptım diyorsun?” Kilian kulaklarına inanamadı. Ama
Jezebel’in çok gururlu olduğunu görünce ona inanmaktan başka seçeneği yoktu.
“Sanırım şu anki kişiliğinin benim öğretilerimden doğduğu söylenebilir.
Acaba ona daha iyi mi davransaydım? Ama çok kendini beğenmişti,” diye devam
etti Jezebel. Kilian bu sözleri duyunca daha fazlası varmış gibi hissetmeden
edemedi.
Ama hiçbir önemi yoktu.
“Bu arada Kars Dükü’nün Hükümdar olduktan sonra kendi Büyülü Soyunu
yarattığı iyi bilinen bir gerçek. Bu da von Skoll soyundan gelmediğini
kanıtlayabilir,” diye ekledi Jezebel. Ama sonra o bile bir terslik olduğunu
kabullendi.
...
Bu esnada Klaus çoktan kalesine dönmüş, çalışmalarının başına
oturmuştu. Wilfried sağında duruyordu, şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.
“Efendim, aklımı kurcalayan birkaç şey var ve umarım bu konularda beni
aydınlatabilirsiniz,” diyerek eğildi Wilfried ve nazik bir ses tonuyla istekte
bulundu. Bunu duyan Klaus, buz mavisi gözlerini şu anda incelediği kitabından
çekti ve dikkatini Wilfried’e verdi.
“Sen nadiren açıklama talep edersin. Pekâlâ. Sor bakalım, canım isterse
yanıtlayacağım,” diye sakince cevap verdi Klaus. Yeniden nazikçe eğilen
Wilfried devam etti, “Üç ay önce genç efendimizin idamından sonra aniden
gücünüzün %70’ini kaybettiniz, orta seviye Hükümdardan düşük seviye
Hükümdarlığa gerilediniz. Ancak gerçek sebebini tahmin edemesem de bunun genç
efendimizle alakalı olduğunu düşünüyorum.
Acaba efendimizin kaderini değiştirmek için bir şeyler mi yaptınız?
Yaptıysanız da niye?” diye sordu Wilfried. Zaman varoluş düzlemine göre farklı
hızda akardı, bu yüzden Arkadya’da Kilian’ın ölümünün üzerinden çoktan iki ay
geçmişti.
Klaus’un Kilian’a olan tutkusu her zaman bir gizemdi. Ancak açık olan
bir şey vardı, dük kendi Demokles'in Kılıcı’nı yetiştirmek istiyordu. Kilian’ı
yetiştirmenin veya geri almanın birçok yolu vrdı, ama Klaus hayatı boyunca
ondan nefret edeceği yolu seçmişti.
Wilfried bunu bilerek yaptığından emindi ve en başta pek umursamamıştı.
Ama yeğeni lekelendiğinden, bütün planları çöpe atılmıştı. O zaman Klaus neden
hâlâ ona yardımcı oluyordu?
“Güzel soru. Sanırım ikinci sorun da güçlerimi nasıl bu kadar çabuk
geri kazandığım üzerine olacak?” Klaus gülümseyerek sordu. Kesinlikle haklıydı.
Normalde Klaus’un bile böyle bir kayıptan kurtulması beş yıl sürerdi. Ama iki
yıldan kısa bir sürede yalnızca iyileşmekle kalmamış, bambaşka bir seviyeye
yükselmişti. Eğer Wilfried onu iyi tanımasaydı, Klaus’un bir çeşit yüksek
seviye fehl yaratıkla anlaşma yaptığını düşünürdü.
“Sizden de hiçbir şey saklanmıyor efendim,” diye yanıtladı Wilfried.
“Pekâlâ, sana yarım bir cevap verebilirim. Kilian’ın mutasyonu planımın
bir parçası değildi, ama biraz düşününce doğasını çözdüm: Fehl Gözü.
Kadim kayıtlara göre Fehl Gözü’nün yedi şekli var ve bir sürü alt
kullanım şekli. İlk şekli Çarpık Göz, kullanıcısının uzayı büküp kontrol
edebilmesine yarıyor. Göz’ün kendini koruyacağını bildiğimden onu güçlerimle
beslemek için Ateşle Vaftiz Etme’yi bir örtü olarak kullandım, Kilian’ın gerçek
ölümden ve reenkarnasyon döngüsünden kaçmasına yardımcı olacak kadar enerji
sağladım. Elbette başarıyla geri dönüp dönemeyeceği yine ona bağlı,” diye
açıkladı Klaus ve Wilfried kulaklarına inanamadı.
“Ama o... Sizi öldürmek istiyor... Kafam çok karıştı. Onun büyümesinin
von Karsten hanesine nasıl yararlı olacağını göremiyorum,” diye mırıldandı
Wilfried, ama bir saniyeliğine Klaus’un gözlerinde bir tatsızlık gördüğüne
yemin edebilirdi.
“Arkadya’da benim canımı alabilecek kimse yok.”