Zanaatkâr Teknobaz
II. Niklas
Zanaatkâr Teknobaz – 53. Bölüm: II.
Niklas
Bu esnada Jezebel tanıdık bir tavana bakarak uyandı ve daha da tanıdık
bir koku burnunu yokluyordu. Ardından boynunu sağa çevirdi. Ve orada Kilian’ın
elâ gözleriyle onu baktığını gördü.
Jezebel’in vücudunda düzinelerce damarımsı, kırmızı işaret vardı. İlahi
vücudunu hiç de kutsal olmayan bir şekilde lekeliyorlardı. Ama yeni görünümüne
rağmen Kilian’ın bakışlarının değişmediğini gören Jezebel rahatlayarak iç çekti
ve bu rahatlık göğsünü soğuttu.
“Çok çirkin görünüyorsun. Ruhunun görüntüsü vücuduna yansımış olmalı,”
dedi Kilian, bunu söylerken öylesine ciddiydi ki Jezebel bir an ne dediğini
idrak edemedi ve inanmamış hâlde gözlerini kırptı.
“Her zamanki gibi oyunculuğunu konuşturuyorsun. Ben sana nasıl düştüm
böyle?” Kendine gelince yataktan kalkmaya çalıştı. Ama kol ve bacaklarında hiç
güç olmadığından, başarısız oldu.
“Aptal olduğun için tabii ki. O kadar aptalsın ki neredeyse sakat
kalıyordun ve bir haftamı boşa harcayacaktın. Kadınlar cidden baş belâsı,”
diyerek iç çekti Kilian ve Jezebel’i kucağına çekti.
“Yanlış fikirlere kapılma, bu ilk ve son kez olsun. Artık gereksiz
şeyler yapmayı bırak. Seninle on yıllar boyunca ilgilenirim, ama istemediğim
şey varsa o da haklı olduğumu görmek,” diye fısıldadı Kilian, Jezebel’in
kulağına ve tarak alıp saçlarını çözmeye başladı.
En başta bu sözler kalbini daha önce hiç atmadığı kadar hızlı attırdı.
Ama tarak saçında dolaşınca, Jezebel’in gönlü iki yüz yıl sonra ilk
defa rahatladı, daha önce hiç yaşamadığı bir zevk tadıyordu. Gözlerini kapatıp
zihnine odaklandı ve bu zevkin tadını çıkarırken tatminkâr biçimde gülümsedi.
Jezebel bu sayede yeni, daha pratik bir fehl zevki kaynağı keşfetti ve
iki saatten kısa bir sürede ayağa kalkıp ufak numaralar yapabilecek kıvama
geldi.
“Nereye gittiğimi bilmek istemiyor musun?”
“Salak değilim.”
“Ne öğrendiğimi merak etmiyor musun?”
“Sormazsam söylemeyecek misin?”
“Pes ediyorum.”
Jezebel’in sesindeki şakacılık kayboldu ve doğrulup Kilian’a baktığında
yerini ciddiyet aldı.
“Gerçeği kabullenmesi zor olabilir ve sanırım bu annemin onca kişi
arasından sana yardımcı olmam için seçmesinin sebebi. II. Niklas’ı biliyor
musun?” diye doğrudan sordu Jezebel. Sözleri ağırbaşlıydı ve bu ismi duyan
Kilian kaşlarını çattı.
“Reinhold von Skoll, en büyük prens. Arkadya’nın eski prensi. Doğduğu
gün Arkadya semalarını 36 kızıl bulut kaplamış, imparatorluğun kurulduğu günden
beri en yüksek rakam bu. İmparator Niklas buna sevinmiş ve hemen onu tahta
çıkacak prens ilan etmiş, üç bin yıllık geleneği bozmuş,” diye yanıtladı
Kilian, ikilinin arasındaki bağı göremiyordu.
Arkadya İmparatorluğu ilk doğan çocuğun tahta geçmesini zorunlu kılsa
da imparatorluk tahtı otomatik olarak en büyük çocuğa verilmezdi. Onun yerine
tahta çıkacak prens büyük üstatlar, ihtiyar heyeti ve imparator tarafından,
bütün imparatorluğa canlı yayınlanan bir karşılaşmayla seçilirdi. Şu anki tahta
çıkacak prens Ayden, Niklas’ın dördüncü oğluydu ve bu yarışmada seçilmişti.
Ancak bu fırsatı elde etmesinin tek sebebi en büyük prens Reinhold’un
genç yaşta ölmesiydi.
“Niklas’ın Reinhold’a duyduğu sevginin eşi benzeri olmadığı
söylenebilir. Ölü imparatoriçesine duyduğu sevgi bile bunun yanında solda sıfır
kalır. On yıllar sonra imparator ilk kez gülüyordu. Her ne kadar büyük üstatlar
ve meclis, buna karşı çıkmak isteseler de Reinhold’un benzersiz yeteneklerini
görünce sözlerini yutmak zorunda kaldılar. Von Skollar’ın Arkadya
İmparatorluğu’na hükmedip vasal krallarını ellerinde 3000 yıl boyunca
tutabilmelerinin tek sebebi vardı: Büyülü Soyları.
İnsanlığın en güçlü Büyülü Soyu, güç, hız ve yenilenme yeteneklerini
artırmasının yanısıra, von Skoll kanı taşıyıcısına nükleer reaksiyonları
belirli bir nebze kontrol edebilme yeteneği sağlıyordu. Von Skollar
doğduklarında bir sürü kızıl bulut çıkması gibi semavi bir fenomene sebep
olurlar.
Doğduklarında ne kadar çok kızıl bulut çıkarsa, soyları o kadar
güçlüdür ve gelecekleri o kadar parlaktır. Ortalama bir von Skoll yalnızca üç
ila beş bulut çıkarırdı. Niklas’ın kendisi “yalnızca” on sekiz tane
çıkarabilmişti. Bu atalarının hiçbirinin kıramadığı bir rekordu. Prens
Reinhold’un 36 tanesini çıkarması, Eksarh olmanın onun için yalnızca başlangıç
olacağını gösteriyordu. Çoğu kişi insan ırkının Eksarh seviyesinin ötesine
çıkamayacağını savunuyordu.
“Niklas’ın oğluna duyduğu sevgi o kadar büyüktü ki üç yaşına bastığında
Niklas bir yasağı çiğneyip Reinhold’un adını II. Niklas’a çevirdi, dünyaya
tacını takabilecek tek kişinin o olduğunu ilan ediyordu. Ne yazık ki kader
veliahtla dalga geçti.
Yedi yaşında Arkadya’daki en olağanüstü büyücü, büyülü yozlaşmadan
helak oldu.” Büyülü yozlaşma, kara büyücüler arasında gayet yaygın, fakat
geleneksel büyücüler arasında bir o kadar sıradışı bir yan etkiydi.
Vahşi, kontrol edilemez dranın bir sonucu olarak büyücünün vücudu
parçalandı. Reinhold’un bir gecede helak olması, birçok Arkadyalıyı şaşkına
çevirdi. Hatta bazıları bunun gerçek ölüm nedenini gizlemek için uydurulmuş bir
hikâye olduğuna inanıyordu.
“Ve dokuz ay sonra...” Jezebel özellikle “dokuz ay” kısmını
vurgulayarak Kilian’ın gözlerini şaşkınlık içinde kısmasına neden oldu.
“Klaus d...” Bu söz Kilian’ın boğazına düğümlendi, inanmamış hâlde
gözlerini açtı ve başını reddedercesine salladı.
“Bu nasıl olur?” diye karşılık verdi. Kilian birden fazla hayat yaşamış
tek kişinin kendisi olabileceğini düşünecek kadar kendini beğenmiş değildi,
özellikle de sonrasında mantıklı bir açıklama yapılırsa.
Yapıldı da.
“Bu mantıklı bir tahminden başka bir şey değil, ama başka uygun
açıklaması yok. Klaus’un iki tane Büyülü Soyu var, biri kendi yarattığı ve
diğeri de daha korkunç olan: von Skoll soyu.
Bildiğin üzere kimsenin iki Büyülü Soyu olamaz. Annem bile buna istisna
değildir. Büyülü Soy yalnızca DNA meselesi değildir, tıpkı fehl lekesi gibi
insanın ruhuna işler. Ruhların Büyülü Soylar için yalnızca tek bir yeri vardır.
İki tane aktif büyülü soy sahibi olmak çatışmaya sebep olur. Biri aktif olmasa
bile sahibi Hükümdar seviyesinin ötesine geçemez.
İki adet büyülü soy taşımanın tek yolu bir ruhla ölmek, reenkarnasyon
döngüsünden kaçmak ve başka bir beden ve ruhla birleşip alanı artırmak. Büyücü
sonrasında ikinci bir soy yaratıp ikisi arasında değişim yapabilir,” diye
açıklama yaptı Jezebel, pimpirikli Kilian’a.
“Klaus öldürülemez. Vücudu yaşlanıyor, ama dış güçler tarafından yok
edilemez. Otomatik olarak reenkarnasyon döngüsünden kaçıyor.
Dışarıdan bu bir lütuf gibi görünüyor. Ancak bu aslında intikam ihtiyacı
duyan 100,000 ruhun katledilmesini gerektiren kadim bir Karmik Lanet’in sonucu.
Hesaplaşma Döngüsü’nün.
Lanet bir nesil atlıyor ve hedefin çocuğunun babasının günahlarının
bedelini ödemesini sağlıyor. Kurallar büyüyü yapan kişiye ve günahların büyüklüğüne
göre değişir, ama yerine getirilene dek kurbanı her gün acı çeker ve 16 yaşında
yok olup baştan başlar.
Tahminimce bu lanet II. Niklas yedi yaşına bastığında tetiklendi,
Niklas ruhunu bölüp laneti zayıf düşürdü ve sonrasında Ruh Nakli’ni kullanıp ana
ruhu yeni bir embriyoya aktardı. Diğerlerinin şu anki yerini söyleyemem. Ancak
bu yalnızca geçici bir gecikme.
Sen hiçbir şey yapmasan bile Klaus 51 yaşını geçemeyecek. Daha da
kötüsü kendisini aşan güçlerle haşır neşir oluyor. Üç yıldan fazla ömrü kalmadığına
bahse girerim.”
Bu sözler Kilian’ı tıpkı 10 tonluk bir balyozla dövülmüşe çevirdi ve
bir anlığına bu sözleri algılayamadı.