Zanaatkâr Teknobaz
Öfkeli Avcı
Zanaatkâr Teknobaz – 57. Bölüm: Öfkeli
Avcı
Kilian’ın kemik zırhını daha hafif bir güç zırhı olan obsidyen enerji
zırhına çevirmesi fiziksel yeteneklerini büyük ölçüde artırmış ve enerji
patlamalarıyla silâhlarını güçlendirmişti.
Issız Bıçaklar’ın lideri devasa patlamaya kapıldı ve gece semalarına doğru
uçup yere düştü. Ama lider yere çarpmadan Kilian hayatta kalan iki Büyük Elçi
ve 28 tapınakçıya döndü. Kilian’ın iticilerinden gök mavisi dra patladı ve onu
maksimum hızının üç katına çıkararak ilk Büyük Elçi’nin karşısına indi.
ÇATIRT!
Sağ yumruğunu sallayan Kilian, zırhıyla Yüksek Elçi’nin çenesine bir
tane geçirdi, miğferini kırıp onu havaya uçurdu ve tek yumrukta tüm dişlerini
döktü. Uzaktaki bir ağaca çarptı, bilincini yitirmişti ama hâlâ hayattaydı.
Kilian düşmanlarının göremeyeceği bir hızda kaybolup kalan Büyük
Elçi’nin karşısında yeniden belirdi, dirseğini miğferine geçirip paramparça
etti ve elçinin kafatasını çatlattı.
Ayağını yere vuran Kilian kalan yirmi sekiz tapınakçıya doğru atıldı ve
tek bir tekmeyle hepsini havaya uçurup dört bir yana savurdu. Issız Bıçaklar’ın
lideri yere daha yeni düştü ve Kilian hiç soluklanmadan ona drayla kaplanmış
iki tane yumruk geçirdi!
Yumruklar pelerinli lidere doğru yaklaşırken esrarengiz bir büyü
yeteneği kullanıp gölgesine çekildi ve Kilian’ın gözünün önünden kayboldu!
Adam sessizce Kilian’ın gölgesinden çıktı ve yumruğunu sırtına geçirdi.
Boğumlarından kapkara, gölge dikenler çıktı ve Kilian’ın zırhına girmek
üzerelerdi.
Kilian arkasına bakmadan bir ters tekme atarak yumruğuna vurdu, drayla
kaplanmış, zırhlı ayağıyla sol yumruğu buluştu.
DAN!
Yumruk ve tekme çarpıştığı anda Kilian’ın ayağındaki iticiler harekete
geçti ve rakibini geriye uçurup kendisini öne iten bir enerji patlaması
gerçekleşti! Ayağının üstüne indikten sonra düşmanın yerini saptamak için
dönmek yerine doğrudan karşısındaki ağaca doğru koştu ve sonrasında üç metre
geriye ters takla attı.
Adamın çifte bıçağı ardıl görüntüsünü deşti.
İkisi de birbirini bulmak için döndüler.
“Akıl almaz bir şey. Gücün bu kadar olmasına rağmen nasıl böylesine
keskin duyuların var, üstelik uzayı da bükebiliyorsun. İşin içinde başka bir iş
olmalı. Yoksa mutasyon falan mı geçirdin? Ah, anladım. Efsanevi Fehl Gözü ve
iki formu,” diye akıl yürüttü lider. Kapışmaları sırasında Kilian’ın gücünün Büyük
Elçileri açık ara farkla geçtiğini, ama henüz Hükümdar seviyesine ulaşmadığını
görmüştü.
O zaman uzayı bükmesi bir yana, böylesine olağanüstü reflekslere bile
sahip olmamalıydı. Bunun tek açıklaması miğferinin altında, kızıl ve koyu gri
renklerinde parlayan üçüncü bir göz gizliyor olmasıydı, Fehl Gözü’nü!
Bu ihtimali düşünmek lideri neşelendirdi. Başından beri Kilian’ın
yeteneklerinin derinliğini bilmiyordu, gölgelerde saklanmıştı ve adamlarını
Kilian’ın tüm gücünü görmek için yem olarak kullanmıştı. Bu esnada ölenlerin
kanını bir güç kaynağına dönüştürüp fırsatını bulduğunda patlatacağı bir Kurban
Ayini hazırlamıştı.
Ancak Kilian’ın planlarını başından beri bildiğini ve ona ayak
uydurduğunu bilmiyordu. Eğer pelerini büyülü eser olmasaydı şu an ne hâlde
olurdu tahmin bile edemiyordu. Yine de ciddi yaralar almıştı.
Ama şu anda hiçbirinin önemi yoktu!
Kilian bir Hükümdar olmadığı için ona karşı koyamazdı!
“Evlat, yeteneklerini ve zekânı takdir ediyorum. Teknokrasi’nin hükmü
kaçınılmaz. Arkadya yakında bize boyun eğecek. Doğru verirsen karşına bir sürü
kapı açılacak ve hâlâ bu kararı verme fırsatın var,” dedi Hükümdar lider önceki
teklifini hatırlatarak. Gördüğü kadarıyla Kilian’ın yok etmek zor değildi.
Ancak onu zarar görmemiş hâlde ele geçirmek bambaşka bir meseleydi.
En yüce fehl mutasyonu, Fehl Gözü. Eğer böyle bir varlığı geri
götürebilirse, Teknokrasi’deki pozisyonu yepyeni bir seviyeye çıkardı! Ne yazık
ki Kilian’a göre böyle bir teklife verilecek tek cevap vardı.
DAN!
Yüze dikenli bir diz vurmak!
Ama şaşırtıcı bir şekilde dikenler Hükümdarın etini delmesine rağmen
hiç kan çıkmadı. İlk darbeden sonra yüzü karanlığa büründü, Kilian’ı uçurdu.
“Teknokratların hemen bir Hükümdar yollayacağı aklıma gelmezdi. Ne
kadar şanssızım. Büyülü seviyeler arasındaki hiyerarşiyi bozmak kolay iş değil.
Hükümdar seviyesi dra kontrolü olmadığından işler kötüye gidebilir,” dedi
Jezebel sırtını ağaca dayayarak. Kilian’ın gücü dra rezervlerine bağlı olsa da
dra kontrolünü de sonraki seviyeye çıkarması gerekiyordu. Yoksa dra
rezervlerini sonuna dek kullanamazdı.
Kilian, Hükümdar seviyesi dra kontrolünden bir adım uzakta olsa da o
bir adım çok şeyi değiştiriyordu. Ancak Jezebel’in değerlendirmesini duyan Lena
hemen ona karşı çıktı.
“İmkânsız! O zaman ekselânsları neden bizi boyutsal yarığıyla
kaçırmadı? Bir planı olmalı,” diye karşılık veri Lena, gözleri özgüvenle
parlıyordu ve Jezebel’in yanında duruyordu. Ancak Jezebel başını salladı.
“Yapmak istemediğinden değil. Esas soru "yapabiliyor mu?”
Güçlü doğanlar sık sık daha zayıf ırkların büyü yeteneklerine tepeden
bakarlar, trajik bir hatadır. Herhangi bir kestirme yola başvurmadan Hükümdâr
seviyesine ulaşmak yalnızca çok yetenekli ve azimli olanları yapabileceği bir
şeydir.
Özellikle de bunun gibi ilk nesil Hükümdarlar için. Hükümdarların
Büyülü Soylara sahip olduğu gerçeğini görmezden gelelim. Dra kontrolleri onlara
eşsiz bir yetenek kullanma hakkı verir - birinci kelepçe: Dra Kelepçesi. Bu
yeteneği karşısında Hükümdar olmayan herkes, vücutları ne kadar güçlü olursa
olsun güçsüz düşer.
Yüz metre çapındaki kendisininki de dahil olmak üzere bütün dra ona
karşı olunca Kilian nasıl kazanabilir?” diye cevap beklemeden sordu Jezebel,
Lena da aval aval bakakaldı. Böyle bir yetenekle karşılaşınca, ihtimaller ona
karşıymış gibi görünüyordu.
“Neyse ki karşısında düşük seviye bir Hükümdar var. Onun seviyesinde
birinin Dra Kelepçesi’ni kullanması ona pahalıya patlayacaktır. Gerçekten
gerekmedikçe kullanmayacak. Bu tereddüt ona fırsatlar yaratabilir. Kilian’ın
asla kaçırmayacağı fırsatlar.
Ama kullansa bile çapkın yarim o kadar da çaresiz değil,” diye devam
etti Jezebel ve hafifçe tebessüm etti. Ruhundaki Fehl Asili veya üstündeki
iblisin gücüyle, Klaus dışındaki anormaller dışında Kilian’ın başa çıkamayacağı
pek Hükümdar yoktu.
Elbette bu gücü kullanmak pahalıya patlıyor. Tıpkı rakibi gibi Kilian
da bunu kullanmamayı yeğler.
Ama Dra Kelepçesi olmasa bile Hükümdar, Kilian’ın gücünü pek büyük bir
şeymiş gibi görmüyordu. Gölgesine batıp yerde kayboldu.
“Büyülü Soyum, Gölge Büyüsü üzerindeki uzmanlığımla dövüldü, ay ışığı
olmasa bile gölgeler yaratmak için yapay ışık kullanabilir, istediğim yere
girip çıkabilirim. Vücudum aynı zamanda istediğim gibi gölgelere bölünebiliyor.
Hükümdar olmayan sen, bana nasıl karşı koyabilirsin?”
Hükümdarın sesi dört bir yanda yankılandı, daha doğrusu dört bir
gölgede. Düzinelerce gölge yerden çıkıp zırhlı Kilian’a saldırdı. Düzinelerce
metre dans eden Kilian, gölgeleri keserek yolunu açtı. Vahiy Gözü ve fehl
bünyesi sayesinde Kilian’ın hisleri hükümdar olmayan diğerlerinden çok daha
keskindi. Bu gölgeler onun için sorun değildi. Ama Lena hareketlerini
gözlemledikçe, neden böylesine büyük bir alanı kapladığını merak etti.
“Üçüncü Çember Büyüsü: Kara El!”
“Üçüncü Çember Büyüsü: Kara El!”
İki karşı köşeden bir ses yankılandı, koyu mor çemberler geceyi
aydınlattı ve iki adet devasa pençeli el çıkıp Kilian’ı ezmek için ileri
atıldı!
Onları savuşturmaya bile tenezzül etmeyen Kilian kollarını kavuşturdu
ve omuzluklarından enerji topları çıkıp Kara Elleri hedef aldı!
BUUM!
Göz kamaştırıcı gök mavisi ışınlar, Kilian’ın toplarından çıktı ve Kara
Elleri ışık parçacıklarına dönüştürdü. Ama onlar kaybolurken dört koyu mor
çember daha Kilian’ın tepesinde belirdi!
“Dördüncü Çember Büyüsü: Kara Şeref Eli!” On metrelik devasa, pençeli
bir el Kilian’ı ezmek için çıktı!
Boyutuna rağmen hızı şu ana dek Kilian'ın karşılaştığı bütün ellerden
fazlaydı ve miğferinin altından kaşlarını çattı. Ardından kimsenin beklemediği
bir hareket geldi. Ellerini kaldıran Kilian, sahip olduğu en güçlü enerji
kalkanını çağırdı ve pençenin darbesine karşı koydu!
“Embesil,” diye alay etti Hükümdar, kazandığına emindi.
DAN!
Okültik güçlerin patlamasıyla el, Kilian'ın kalkanını yırtıp geçti ve
onu ezdi!
ÇATIRT!
Obsidyen enerji zırhı yığıldı, binlerce moloz yığınına dönüştü.
Kilian’ın kolları, yüzü, göğsü ve bacakları koptu. Kanlar fışkırdı,
ortam kan gölüne döndü.
“Efendim!” Paniğe kapılan Lena çığlık atıp Kilian’ın yanına doğru
koşmaya çalıştı. Ama o bir adım bile atamadan Jezebel bileğini kaptı ve ona engel
oldu.
Kilian’ın gücü kalmadı ve kendi kan gölünde bayıldı.
Gölgelerden çıkan Hükümdar, Kilian’a doğru ilerledi ve beş santimetre
yakınında durdu.
“Ben de seni zeki biri sanardım. İşler ciddiye binince tam bir salağa
dönüştün. Acınas-” Hükümdâr daha sözlerini bitiremeden koyu mor kılıç kalbini
deldi, önünden arkasından kanlar fışkırdı!
“N-Ne? N-Nasıl?” Titrek kafasını çevirebildiği kadar çeviren Hükümdar,
kılıcı kimin sapladığına bakmak için döndü ve kendisine %99 benzeyen, koyu mor
bir varlık görünce korktu!
Ağır yaralı Kilian ayaklandı ve nazikçe Hükümdarın alnını okşadı.
“Salaklar her zaman salak. Gerçekten sırf sana gösteri sunmak için
sağda solda dans ettiğimi mi sandın? Seni beyinsiz ahmak. Gölgelerine
sarılmakla o kadar meşguldün ki burnunun dibini göremedin,” diye dalga geçti
Kilian ve Hükümdarın kafasını tutup onu yere bakmaya zorladı.
Gözleri fal taşı gibi açıldı!
“İ-İmkânsız...” Kilian’ın Kara Şeref Eli’nden döktüğü kan yerde devasa
bir kanlı şekil çizmişti. Zaferinden emin olan ve kendi gölgesinden ötürü kör
olan Hükümdar bunu görememişti.
“Savaşımızın başından beri attığım her adımla bu şekli yere çizdim ve
en sevdiğim laneti hazırladım: Öfkeli Avcı.
Kimin kanını dökersen, Öfkeli Avcı sonsuza dek onun peşine düşer.
Verdiğin yara ne kadar ağır olursa, avcının gücü de o kadar fazla olur, eğer
kurban ellerinde ölürse gücü %120 olur. Çok güzel, değil mi?
Elbette o kadar ileri gitmeme gerek yok.” Kilian’ın sözleri Hükümdarın
kulaklarını sarsarken, Öfkeli Avcı avının kalbindeki kılıcını çevirip kalbini
söktü!
Kilian en başta Hükümdarın tüm deneyimini emmek istemişti, ama hayatı
üzerine kumar oynayacak cesareti yoktu.
Ona fırsat verdiği anda Hükümdar, Dra Kelepçesi’ni kullanabilirdi ve
bunun sonuçları da kötü olurdu.