Zanaatkâr Teknobaz
Müzakereden Tehdite
Zanaatkâr Teknobaz – 7. Bölüm: Müzakereden Tehdite
Arkadya’da bir kral öldüğünde, sonraki taç
giyme törenine kadar resmi varise Muhterem Yetim denirdi. Eğer bütün vatandaşlar kralın çocuğuysa, o
zaman varis de en onurlu kişiydi, bu yüzden ona “muhterem” diyorlardı. En azından Arkadyalılar bunu böyle görüyordu.
Kilian karşısında uygun biçimde davranmayı reddederek Kan Meclisi’ne Kars’ın
Oliver’ı Nargoz tahtının varisi olarak görmediğini ima ediyordu.
Müzakerelere başlamak için ne harika bir
yoldu.
Nargozlu Yüce Prens’in gözleri seğirdi,
kendisini alçaktan ziyade dengiymiş gibi gören Kilian karşısında gözlerini
kıstı. Oliver ondan anında nefret etti. Ama Kilian’ın yüzünde herhangi bir
nefret görmediğinden kendisini tuttu. Diğer insanlar aynı öz denetime sahip
değillerdi.
“Lord hazretleri bununla neyi ima etmektedir?
Lütfen Muhterem Yetim’e adabına göre hitap ediniz. Yoksa Kars, lordumuzun haklı
unvanını tanımamakta mıdır?” Nargozlu bir dük lafa daldı, ama onu görmezden
gelen Kilian, Oliver’a doğru üç adım attı, kişisel alanını geçti ve birkaç
santimetre uzağında durdu.
“Böyle durumlarda adab-ı muaşerete uymak yağcı
amcıkların işidir. Başsağlığı diliyorum, Ekselânsları çok yaşasın falan filan,
bunların hepsi yalan ve benim yalanlarla işim olmaz. İşler böyle giderse ve
tacı takarsanız, babanızın birinci ölüm yıldönümünde buradan sizin mezarınızı
kaldıracağız. Bunlar babamın sözleri, benim değil,” dedi kollarını sırtında
kavuşturarak ve düke hiç bakmadan.
Klaus’u kullanarak sözlerine ağırlık katan
Kilian, Nargoz meclisini bir anda paniğe soktu. Ve beklendiği gibi çoğu da
altlarına işemek üzereydi. Bu esnada muhafızlar, Küçük Dük’ün neden Kan Meclisi’ni
kışkırttığını anlayamıyorlardı.
Yine de Oliver sakinliğini korudu ve yüzünde
bir tebessümle Kilian’a oturmasını işaret etti. Başını sallayan Kilian,
kendisine ayrılan yere oturdu ve Kan Meclisi de aynısını yaptı. Kilian bir
anlığına Nargoz’un tarihini anlatan duvar örtüsüne baktı, ardından dikkatini
Oliver’a çevirdi.
“Ekselanslarına göre, dört krallıktan en
güçlüsü Nargoz’un vergi tarihini kaçırmasına imkân yok. Hatta üç bin yıllık
sadık hizmetlerinizden sonra imparatorun ilk cevabının bu olması,
aşağılamaların en büyüğü. Bu yılki kaza muhtemelen İmparator Niklas’ın isteğinin
bir sonucu ve eğer istediğini almazsa aynısı önümüzdeki yıl da yaşanacak.”
Kilian biraz duraksadıktan sonra Oliver’ın ifadesindeki değişimleri gözlemledi.
Prensin gözlerindeki düzensiz titreme ve dudaklarındaki gergin hareketler
sayesinde Kilian varsayımlarını doğruladı ve devam etti.
“Ancak İmparatorluk’un istediği şey, sizin
onlara verebileceğiniz bir şey değil. Belki de Kalarac’ın Gözyaşı, Taç
Mücevheri’niz bile karşılık gelmez. Yoksa babanız şu anda ölü olmazdı. Sırtınız
camdan yapılma, çatlak bir duvara dayalı ve on beşinci kattan düşmek
üzeresiniz.
Sizin bu zor durumunuzu gören babam, Kars’ın
korumasını size teklif etmem için beni yolladı, ancak karşılığında birkaç
isteğimiz var.” Olay beş dakikadan kısa sürede müzakereden tehdite dönüşmüştü.
Ve Oliver her ne kadar bu imaları sindirememiş olsa da geleceğin kralı ve 200
milyon canın koruyucusu olarak başka çaresi yoktu.
“Ne istiyorsunuz?” diye sordu Oliver.
Babasının ölümüyle birlikte Nargoz, tek hükümdarını kaybetti. Ve askeri düzeyi,
imparatorlukla aşık atamazdı. Büyük düklerden biri bile hiç zorlanmadan onları
ezip geçebilirdi. Bu da Arkadya’nın yüksek asilleri ve krallıklar arasındaki
farkı gösteriyordu. Destekleyici Klaus kesinlikle tek şanslarıydı ve Kilian da
bunu anında anlamıştı.
Klaus koruyamayacağı hiçbir şeye bağlanmazdı.
Bu yüzden gizemli muhafızı haricinde dostu yoktu. Yalnızca hizmetçileri ve
kulları vardı. Oliver bu gerçeği Kilian’dan daha iyi anladığı için, konuşmalar
sorunsuzca devam edebiliyordu. Ama babasının ezici baskısına rağmen, Kilian,
Oliver’ın bazı şeyleri asla onaylayamayacağını biliyordu. O iki şeyi de elinden
alacaktı.
“Çok basit. Önümüzdeki yüz yıl boyunca Nargoz
yalnızca Kars ile ticaret yapacak. Orstalph, zuri, dra reaktörleri, hepsi
Kars'tan gelecek. Doğal olarak fiyatları da biz belirleyeceğiz.” Zuri, bir
numaralı büyütek maddesi olsa da çoğu büyük miktarda almayı karşılayamazdı.
Devletler için orstalph daha ucuz bir seçenekti. Ve genel olarak daha az etkili
olsa da orstalph zuriden çok daha rahat dövülürdü. En büyük rezervleri Kars’ta
olsa bile, çoğu ülkenin ve düklük kendilerine yetecek miktarına sahipti.
Diğer gereksinimlerin yanısıra, Nargoz’un
kendi rezervlerini kullanmasını engelleyerek Kilian onları Kars’ın ekonomik
kölesi olmaya zorluyordu. Kan Meclisi’nin öfkesini belirtmeye gerek bile yoktu.
Oliver bile öfkesini zar zor tutuyordu. Tam patlayacakken Kilian lafını kesti
ve “Bunun karşılığında üç Kristal Lord ve on iki Zurhlu muhafız alacaksınız”
dedi ve tüm muhalefet ortadan kayboldu.
Üç metrelik mekanik kuvars zırhlar, inkisar
alanı, yavaşlatma alanı ve tek seferde şehirleri toza çevirebilecek dra
lazerleriyle donanmış Kars’ın Kristal Lordları, Arkadya’nın en büyük askeri
gücüydü ve İmparatorluk’un Altın Şövalyeleri’yle bile aşık atabiliyorlardı.
Daha da önemlisi Klaus’un isteğini temsil ediyorlardı.
Bu üçü sayesinde İmparatorluk, Nargoz’a
saldırmadan önce Kars’la yüzleşmeliydi. Ancak Oliver buna sevinemezdi.
Dudaklarıyla gülümsedi, ama sonrasında çocuğun
böyle bir yetkisi olup olmadığını merak etti ve sanki Kilian da bu sözleri
duymayı bekliyormuş gibi Klaus’un Gizemli Mührü’nün basılı olduğu itimat
mektubunu çıkardı.
Parlayan kuvars kartalın karşısında Nargoz’un
Muhterem Yetimi’nin ekleyebileceği hiçbir şey yoktu ve teşekkür ederek eğildi.
“Sahte beyanlara gerek yok. Artık Nargoz
emriniz altındadır. Temellerimizi ve geleceğimizi tehdit etmediğiniz sürece,
beklentilerinizi karşılamak için elimizden geleni yapacağız,” dedi Oliver ve
Kilian’ın egosunu okşamak için olabildiğince nazik davrandı. Ama o esnada
Kilian, Kan Meclisi’ne bir bakış attı, aralarında buraya gelmesinin esas
amacını aradı, ama onu göremedi.
“Majestelerini göremiyorum,” dedi Kilian ve
Kan Meclisi de sert bakışlar ve sıkılmış yumruklarla kendisine cevap verdi.
Oliver ve kraliçesinin bile karmaşık ifadeleri vardı.
“Şey, bunu nasıl açıklayacağımı bilemiyorum.
Kız kardeşim... Odasından üç yıldır çıkmadı. Kendisini rahatsız etmemeyi
yeğlerim.”