Zanaatkâr Teknobaz
Nargoz Canavarı (1. Kısım)
Zanaatkâr Teknobaz – 8. Bölüm: Nargoz Canavarı (1.
Kısım)
Eleonora von Veidt, Nargoz Prensesi.
Olağanüstü büyü yeteneğiyle doğmasına rağmen, büyücülük yolunu reddetti ve
kendisini dövüş sanatlarına adadı.
Yaptığı bu anlaşılmaz seçim, yüce asilleri
kahkahalara boğsa da o yolundan şaşmadı ve olağanüstü bir dövüş sanatı yeteneği
olduğunu kanıtlayıp on dokuz yaşında Yüce Tapınakçı oldu. Kraliyetin ve
asillerin çoğunun aksine Eleonora, İmparatorluk Akademisi’nde öğrenim görmeyi
reddetti ve onun yerine kan soyundan gelen atalarının öğretilerini benimsedi.
Bu azminden etkilenen babası kendisini kraliyet muhafızlarının başı yaptı.
Yine de Tapınakçıların Hükümdar olamayacağını
bildiklerinden kimse onu ciddiye almadı. Gözler daha sonra eşi benzeri olmayan
zarafetine ve güzelliğine çevrildi, bir sürü Dük Varisi ve Prens kendisine
talip oldu. Bu gülünç hikâyeler artık Kilian’ı şaşırtmıyordu.
Arkadya aristokratları sıkıcı embesillerden
oluşuyordu. Çeşitli sınıflardaki halk tabakası bütün işi yapıyor, ekonomiyi
asil efendileri için döndürüyor ve devrimleri önlemek için mutlak askeri gücü
sağlıyordu. Teknobazlık gibi Eşsiz Eğitimlere veya sanatlara yönelmedikleri
sürece aristokların çoğu hayatlarını sahip oldukları güçleri kötüye kullanarak
geçiriyordu. Eleonora kaçınılmaz bir şekilde büyük bir öncelik olmuştu.
Ancak kimse terfisinden iki yıl sonra dövüş
sanatları kraliçesinin depresyona gireceğini, mevkisinden istifa edeceğini,
siyah saçlarını mora boyayıp göz önünden kaybolacağını öngörememişti. Etekleri
tutuşan önceki kral, Eleonora’yı odasından çıkarmak için elinden geleni yaptı,
ama bütün çabaları başarısızlıkla sonuçlandı.
Yardım isteyeceği hiçbir şey kalmayınca ona
koca buldu, ama bütün kocaları teker teker ortadan kayboldu. Eleonora kendini
içeriye kapattığı dört yıl boyunca dört defa evlendi ve hepsi de düğün gecesi
ortalıktan kayboldu. Belki de evliliğin kızının çaresi olmadığını fark eden
kral ondan umudu kesti ve birkaç ay sonra da İmparator Niklas tarafından
öldürüldü.
Şimdi Kilian’ın, lanetli kız kardeşinin yerini
sorması, Oliver’ın kalbinin küt küt atmasına neden olmuştu. Kars’ın Varis Dükü,
kız kardeşini mi istiyordu? Bunun gerçek olmaması için Tanrılara dua etti.
Bu tuhaflığı sezen Kilian içten içe güldü.
“Beklendiği gibi Kalarac’ın Gözyaşı hakkında
hiçbir şey söylemiyor, Eleonora’yı benimle evlendirmek istemiyor. Ama Oliver,
bunun kararını sen veremezsin,” diye düşündü Kilian ve gelecekteki kayınçosuna
zararsız bir şekilde gülümsedi.
“Endişelenmene gerek yok. Endişelerini
anlıyorum ve yalnızca merakımdan sordum. Eğer benimle evlenmek istemiyorsa,
öyle olsun. Anlaşmayı imzaladıktan sonra Kars’a bir mesaj göndereceğim ve babam
sana istediklerini verecektir. Bu esnada biz de bu toplantıya son verelim,”
dedi Kilian daha resmi bir ses tonuyla ve ayaklandı. Bütün kozlarını
kullandıktan ve Nargoz’u tıpkı inek gibi sağdıktan sonra Oliver’ın
niyetlerinden şüphesi yoktu.
Klaus beklediğinden daha fazla fayda kazanacak
olsa bile, Kilian bunun hiçbir şeyi değiştirmediğini biliyordu. Şu anki Kars
için Nargoz ekonomisini kontrol etmek en iyi ihtimalle bir dikkat dağıtıcıydı.
Hatta onlar farkında olmasalar bile Nargoz’un bu işteki kârı Kars’ınkinden
fazlaydı.
Ayağa kalkan Kilian’a iki hizmetçi odasına
giden yolu gösterdi, ama odadan çıkarken Oliver’ın kraliçesine bir bakış atmayı
da ihmal etmedi. O kadar gizli bir bakıştı ki yalnızca kraliyet çifti gördü.
Oliver bir anda gözlerini kıstı ve Kilian gittikten sonra Kathrin’e doğru
eğildi.
“Aldığım istihbaratlara göre usta bir bilgin
olmasına rağmen Kilian von Karsten hayatı boyunca maruz kaldığı sayısız suikast
girişiminden dolayı mental olarak çökmüş ve aklını yatıştırmak için şehveti
kullanıyormuş. Kars’ın asillerinin çoğunun kızlığını bozmuş ve hatta evli
çiftlerin bile yataklarına girmiş. Belki de bunu kullanabiliriz,” diye
fısıldadı Oliver, karısının kulağına ve karısı bir anda kaşlarını çattı.
“Yani beni mi?” diye karşılık verdi Kathrin,
Oliver’a sert bir bakış atarak.
“Normalde kendinden ödün vermene izin vermem,
ama şu anda hassas dönemlerden geçiyoruz. Yarın çocuğun şerefine bir ziyafet
vereceğim ve yanına oturmana izin vereceğim. Aynı zamanda ziyafete en çekici
hizmetçilerimizden birkaçını da getireceğiz. Eğer gerçekten ilgilenirse, onu
etkileyene kadar eğlendirmeni ve o büyüyü kullanmanı istiyorum. Ardından
hizmetçileri kullanıp ona şantaj yapabilir ve daha fazla kazanç sağlayabiliriz.
Bunun Kars’ın sınırı olmadığı kesin.” diye yanıt verdi Oliver ve kraliçesini
yanağından öptü.
Uzun bukleleri ve Kan Meclisi’ne has kan rengi
gözleriyle Kathrin gerçekten çok çekiciydi, Eleonora’nın yokluğunda çoğu kişi
onu Nargoz’un Mücevheri olarak görüyordu. Bunların çoğu övgü amaçlı olsa da
güzelliği bu sözlerin hakkını veriyordu ve Oliver da Kars’ın ergen varisini
onun sayesinde ele geçirmeyi umuyordu. Yine de Kathrin rahatsız oldu ve başını
geri çekti.
“O adam Klaus’un varisi, Rulweil’in
gelecekteki damadı. Askeri güç açısından Arkadya’nın en güçlü dükleri. Prestij
açısından yalnızca imparatorluk ailesinin üst sınıflarındakiler onlarla aşık
atabilir. Gerçekten benden dedikodular gerçek mi diye kontrol etmemi ve onu
kışkırtmamı mı istiyorsun? Klaus’un ebedi üstünlüğünü asla kabullenemediğini
biliyorum, ama hıncını oğlundan çıkaramazsın,” dedi Kathrin ve karısının
çocukluk rakibinin “ebedi üstünlüğünden” bahsetmesi Oliver’ı hislere boğdu.
Derin bir nefes aldıktan sonra sandalyesine
yaslandı ve odayı süzdü.
“Bunun Klaus'la alakası yok. Şu sözde Kan
Meclisi’ne bir bak. Bugün imparatorluğun korkusundan kuş sürüsü gibi
toplandılar. Ama Nargoz güvenliğine kavuştuğunda ilk bizi ısıracaklar.” dedi
Oliver ve sözleri sanki Kathrin’in aklına girmiş gibi gözlerini bir asilden
ötekine çevirdi.
“Nargoz tarihindeki hükümdar olmayan birkaç
kraldan biri olacağım. Kan soyundan gelenler insanlardan iki kat fazla
yaşarlar, ama büyü yeteneği ve eşsiz ırksal yetenek konusunda onlara
denklerdir. O zaman neden onların gölgesinde saklanıyoruz? Sayımız az diye mi?
Hayır, içsel çatışmalarımız olduğu için. Kan Meclisi kendi geleceğini yok
etmekte iyi olduğu için burada duruyoruz.
Kars’ın Kristal Lordları bizleri dış
tehditlerden koruyabilir, ama iç çatışmalardan koruyacak mı? Hiç sanmıyorum. Bu
yüzden daha fazla güce, daha fazla anlaşmaya ve daha fazla güvenceye
ihtiyacımız var. Şu anda Kilian’ın tersine gitmeyi umursamıyorum. Klaus
erkenden ölmediği sürece birkaç yüzyıl boyunca Kars Dükü olmayacak zaten. Varis
Dük’ün tekinin öfkesini kaldırabilirim. Sen yalnızca beni dinle.”
Oliver’ın ses tonundan bunun tartışmaya açık
olmadığını anlayan Kathrin, ona karşı gelmedi.